Uzun zamandır bu sayfamda fotoğraf okumaları yapmak istiyordum , fakat bu konuda henüz yeterli olmadığım için başlayamamıştım. Dün Kübra Gül İnceişçi’ nin facebookda paylaştığı bu fotoğrafı görünce bunun bir hikayesi olmalı dedim. Dilim döndüğünce bir şeyler anlatmaya çalıştım..
Çaresiz Balık
Denizler çok büyüktür öyle değil mi ? Öyle ki kocaman güneş akşam olduğunda minicik bedeniyle denizin sularına dalmakta.
Denizde bir balık olmak nedir ? Özgürlük değil midir? Biz insanoğlunun içine girip rahatça dolaşamadığımız uçsuz bucaksız deniz. Oysa ki balıklar ne kadar da özgürce denizde dolaşıyorlar. O büyük dünya tamamen onlara ait onlara ve diğer deniz canlılarına. Bizim sahip olamadığımız bir dünya ve bizim için tehlikeli olan bir dünya. Düşünsenize uçsuz bucaksız bir denizin ortasında yapayalnız bırakıldığınızı ? Gücünüzün yettiği kadar kulaç atabilirdiniz en en fazla. Peki ya sonra ?
Fotoğrafta gördüğümüz ana karakter bir deniz canlısı fakat karakterimizi karada görmekteyiz. Onu bir sebep yada biri oraya çıkarmış ve terk etmiş. Uçsuz bucaksız denizlerde kocaman dalgalarda özgürce yüzen balık oraya gelince çaresizce kalakalmış. Tıpkı biz insanoğlunun denizin ortasındaki çaresizliği gibi. Balığın gözleri o kadar çok şey anlatıyor ki. Belki ölümün kıyısında belki de üç beş dakika önce son nefesini çoktan vermiş bile.
Arka planda görünen bir insan var , yürüyüp oradan uzaklaşmakta olan bir insan. Fotoğrafı çekenin anlatmak istediği ve benimde değindiğim konu sanırım aynı. “Acımasızca terk ediliş” ..
Fotoğrafa iki üç dakika baktıktan sonra aklımdan geçenlerdi bunlar.